Aşirretler!

"Aşiretin başına ben geçeceğim."
    Bir diziden alıntı ama aşiretlerde bu kavga oldum olası sürer. Köyde başlayan kavgalar kentlere kadar uzanır. Kavganın platosu bazen köy bazen şehir olur ama hep aynı amaçladır. Çoğu kez kadınlar kurban olur.
"Aşiret düğünleri, Türkiye'de de böyle yapılır"
    Türkiye'de sıradan insanlar geçim sıkıntısı çekerken, aşiretlerin düğünlerinde altın piyasasını oynatacak kadar altın takılır, sahneye çıkan sanatçılara milyonlarca lira takılır, sınırsız harcama yapılır. Buna karşın devletin bir tek adamı bile kardeş bu derenin suyu nereden geliyor diye sormaz, soramaz, cesaret bile edemez. Sorsa ya "çorba parası"nı alır yada yer kurşunu!...
"Ağanın b*ku üzerine b*k olmaz."
    Bu da aşiret demokrasisini özetleyen Şener Şen'in belleklerimizi kazıdığı söz. Yani ağanın sözü üzerine söz olmaz, o ne derse o olur. Bizde ki ağalığın geçmişi Fransız derebeylik dönemine kadar uzanmaktadır herhalde.  Fransa'nın karanlık dönemlerinde Derebeylerinin emrinde bulunanlar evlenmek için Bey'lerden izin alırlarmış. (Bizdeki ağalar gibi, Kemal Sunal'ın ağadan izin alıp evlenmeye çalışması gibi) O zaman da derebeyi evlenmek isteyen erkekten, evleneceği kadının kalçası büyüklüğünde kaşar peyniri getirmesini istermiş. Getirmezse kadının "ilk gece hakkını" bey kullanırmış. Bugün Fransa karanlık çağdan kurtulmuş aydınlanmış! Ama bizler ne Türk tarihinde nede İslam tarihinde olmayan aşiret uygulamasını hala devam ettiriyor kendimizi bir nevi karanlığa mahkum ediyoruz. Medeni olmak istiyorsak bu karanlığı yok etmeliyiz. TV'lerde yayınlanan tüm film ve dizilerde aşiret sahibi ağaların tümünün oynadığı karakter tıpatıp aynıdır. Köyün en güzel kızını alır, alamazsa zorla sahip olur, onu da yapamazsa türlü oyunlarla sonradan tekrar elde eder. Çünkü ağadır. Aşiretinden biri, bir maraba ona ait olanı alamaz.
Aşirretin başına ben geçeceğim!


Şeriat'ı devletin öncelikli düşmanı sayanların Aşiret yapısının devlete uzun vadede zararlı olduğu kabul etmemeleri ve 80 yıllık cumhuriyet sürecinde bunu değiştirmeye yönelik herhangi bir atılım yapmamaları da oldukça ilginç. Doğuya giden teşviklerin şu veya bu yolla aşiretlerin ceplerine girdiği belli. Sadece toplu oy alabilmek için devletin ses çıkarmaması çok üzüntü verici. Toplu oylarla aşiret reislerinin bugün meclise girebildiği malumumuzdur.
En basit işe girebilmek için lise diplomasının gerektiği bir ülkede, devletin en yüksek makamlarına Türkçe okuma yazmayan, hatta hiç Türkçe bilmeyenler nasıl getirilir. Bir milletvekili olabilmek için asgari Lise mezunu olma şartı, bakan olmak için üniversite ve yabancı dil şartı getirilemez mi. Vekilinin ve bakanının okur yazarlık seviyesine bakarsak ülkemizin yabancı ülkelerde diplomatik alanlarda yaptıkları mücadelelerde neden kaybettiğini anlamamız zor değil. Basit meselelerde bile onlarla aynı dilden konuşup anlaşamayan siyasetçilere sahibiz. Dışarıdan gelen heyetlere Türk heyetlerinin yapabildiği şeyler, boğazda gezinti, rakı sofrası kurmak, şiş kebap yedirmek, lokum kutusunu ve iyi niyet mektuplarını koltuğu altına verip göndermektir.

Lanet olası feodaller....

"Kentleri de aşirretler yönetiyor"
Otopark değnekçileri, kapkaç çeteleri, uyuşturucu çeteleri, kadın tacirleri hepsinin arkasında (hepsi olmasa da) şu veya bu aşirretler var. Bu olaylara arkasında bir çete olmadan kendi başına cesaret edebilir. Hangi çete arkasında güçlü bir bağı olmadan diğer çetelere karşı kendini koruyabilir.
Toprak reformunun olmasına da engeldir aşiretler. Geniş topraklar üzerinde binlerce kişiyi sömüremeyeceklerdir sonra. Bu yüzden kendi topraklarını köylüye bedelsiz veren  aşiret reisleri, devlet büyükleri de çıktığı dönemlerde acımasızca yok edilmişlerdir.
"Unutulmasın ki hepimiz, hangi görevde olursak olalım, hangi siyasal düşünceyi savunursak savunalım, tarih denilen büyük yargıcın karşısında tek tek sorumluyuz. Birtakım insanların, birtakım partilerin suç işleme ayrıcalıkları var mıdır yok mudur?!  "Hayır, hiç kimsenin böyle bir ayrıcalığı yoktur; ama görüyorsunuz, dava açan savcıyı öldürüyorlar" diye korkuyorsak, o zaman "devlet" sözcüğünü kaldırıp atalım ve "biz bir aşiret devletiyiz; bizim ülkemizde orman kanunları yürürlüktedir; biz ancak güçsüz bulduğumuzun üstüne yürürüz" diyelim; olsun bitsin!.. "  Uğur MUMCU

kaynakça; Blogçu 2008 Aşirretler

Yorumlar

Popüler Yayınlar