Türkiye’de Nasıl Şöhret Olunur?
Ufuk Ötesi Gazetesindeki “Türkiye’de Nasıl Şöhret Olunur?” başlıklı yazıdan alıntıdır
“Türkiye’de kısa yoldan şöhret olmak çok kolaydır. Yeter ki oyunu kuralına göre oynayın. Öyle gece-gündüz çalışıp didinmenize, ortaya ciddi çalışmalar koymanıza, memleket yararına bir şeyler yapmanıza da gerek yoktur. Bunlar hem zaman alır, hem de size arzu ettiğiniz şöhreti kazandırmayabilir” demiştik. Ve ardından eklemiştik “Unutmayın yapacağınız tek şey diğer meslektaşlarınızdan farklı olmak. Bunun içinde Türklüğü aşağılamalı, İslamiyet’e saldırmalı, bölücülerin insan hakları olduğunu savunmalısınız. Şöhret olmanın garantisini mi istiyorsunuz. Var efendim var. Orhan Pamuk, Hrant Dink, Perihan Mağden, Elif Şafak, Emin Alıcı, Cüneyt Zapsu, Banu Alkan, Hülya Avşar...” diye yazmıştık…
Evet, aynen öyle…
Eğer bir halta yaramıyor ve Türkiye’de hatta ve hatta bütün dünyada şöhret olmak istiyorsanız, ne yapacaksınız? Aynen bu bildiriye imza koyanlar gibi Türklüğe saldıracak, Ermenici olacak, İslam’a küfredeceksiniz…
Şimdi şöhretleri tedavülden kalkan bu “aydıncık takımı” tekrar şöhreti yakalamak için daha önce denenmiş yöntemi kullanarak ülke gündemine yeniden gelmeyi başardılar!..
Hepinizin malumudur…
Bir grup aydın (kendilerine öyle diyorlar) hazırladıkları bildiride “1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” diyerek bir imza kampanyası başlattılar.
Dilerseniz “Ermeni Meselesini” aslını anlatmaktan ziyade bu bildiriye imza koyanların kimler olduklarını görelim… Görelim ki, maskeleri düşsün!
Ne güzel söylemiş Destanlar Şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu: “İnatla girmeyin soy sop faslına. Kurtsa kurt itse it döner aslına!”
ALİ NESİN: Aziz Nesin’in oğlu. Çatalca’daki başkanlığını yürüttüğü Aziz Nesin Vakfı’ndaki 14 yaşındaki bir kız çocuğunun, vakıftaki 17 yaşındaki iki gencin tecavüzüne uğraması ile gündeme gelmişti. Konuyla ilgi yaptığı açıklamada hiçir alakası yokken Türk Devletini “işkenceci devlet” olarak suçlamıştı.
ATİLLA YAYLA: Bir konferansta Atatürk’e “bu adam” dediği için hakkında soruşturma açılmış ve ardından Gazi Üniversitesi’nden kovulmuştu.
BASKIN ORAN: Her fitnenin altından çıkmasıyla ünlüdür. Terörist başı Öcalan gibi “Türkiyelilik kavramını” savunmuş, Türk kimliğini yok saymıştı. Son genel seçimlerde DTP tarafından desteklenmiş daha sonra DTP kendi adayını çıkarmıştı. Nerede bir azınlık ırkçılığı var ise Baskın Oran oradadır. Adeta azınlıklarla özdeşleşmiştir diyebiliriz. Millî olan her şeyin düşmanı, ayrılıkçı her mihrakın destekçisidir. Hatta Bilgi Üniversitesi’ndeki Ermeni Konferansı’na ön ayak olanlardan biri de O’dur. Hani Türkiye’nin tezlerini savunacak bir Allah’ın kulunun çağırılmadığı malum toplantı!
Perinçek’in Aydınlık Dergisi’ndeki bir yazısında: “Kıbrıslı Rum olabilmeyi istedim.” diyecek kadar bize yabancıdır. Varın gerisini siz anlayın!
DOĞU ERGİL: TOBB'dan aldığı büyük paralar karşılığında 1995 yılında meşhur Doğu Raporu'nu hazırlayarak adını duyurdu. İsterseniz kendi ağzından fikirlerini aktaralım da hangi amaca hizmet ettiğini görelim: "Kürtlük ne demekse (Kürtlerin tanımladığı biçimde) önce bunun bir sosyolojik ve tarihi gerçeklik olduğunu kabul etmeliyiz. Dilse dil, eğitimse eğitim, yerelleşmeyse yerelleşme konuları sürekli yasaklanacağına düzenlenmeli ve bunları uygulamanın sorumluluğu yaşadıkları yerlerde Kürtlere verilmelidir."
“PKK dışındaki Kürtler hep ihmal edildi. Şiddeti hep dışlamış olan, siyaseti sadece kimlik üzerinden değil, sağlıklı bir bütünleşmenin gerektirdiği insani araçlar üzerinden ve hukuki eşitlik temelinde arayan Kürtlerin muhakkak kazanılması gerekmektedir.
Kürtlerin gönlünü alalım, hiçbir silahlı örgütün onları temsil etmesine gerek kalmasın. Muhatap, PKK değil, haksızlık yaptığımız Kürtlerdir”
HASAN CEMAL: Milliyet gazetesinin yazarlarından. Hasan Cemal ne kadar dürüst, ilkeli olduğunu isterseniz yine kendisinden öğrenelim. ‘Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım’ isimli kitapta, milliyetçilere 80 öncesi nasıl iftira attıklarını itiraf etmiştir. Cemal, kitabında Mustafa Kuseyri isimli solcu genci milliyetçiler katletti diye yaygarayı bastıklarını ve ardından Anayasaya Saygı yürüyüşü yaptıklarını itiraf ediyor. O yürüyüş ki koca koca profesörler cübbelerini giyerek katılmıştı. Hasan Cemal, Kuseyri’nin Nejat Arun adlı solcu genç ile Rus ruleti oynarken kazaen öldüğünü ve Arun’un olay yerinden kaçarken kanlı el izlerini silenler arasında Ploter Devrimci Aydınlık saflarında yer alan Cengiz Çandar’ın da olduğunu yazıyor. Bunu yıllar sonra itiraf eden Hasan Cemal acaba bu bildiriye imza atma gerekçesini “dürüst bir şekilde” ne zaman itiraf edecektir?
CENGİZ ÇANDAR: Gazete okuyanlar onun AB-D şakşakçısı olduğunu çok iyi bilir. AB-D’nin Türkiye lejyoneridir. Hızlı solculuktan acar liberalizme terfi etmiştir. Memleket hesabına bir tane hayırlı faaliyeti duyulmamıştır…
KEZBAN HATEMİ: Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir fesad ve hıyanet ocağı” olarak gördüğü ve memleketimize nifak tohumları ektiğini söylediği Rum Patrikhanesi’nin avukatlığını yapmaktadır. Mesleğinin erbabıdır zira Bartholemeus’tan daha iyi Rum Kilisesini savunabilmektedir.
Kurtuluş savaşında, Mavri Mira gibi şer yuvasını yönetenleri hep bu okul yetiştiğini Kıbrıs’ta yüzlerce masum insanımızın kanına giren vampir Makaryos da, bu okulun yetiştirmesi olduğunu da unutulmamalıdır. Hele hele Rum patriği Bartholomeos ekümeniklik iddiası ise işin cabası…
MİNE G. KIRIKKANAT: Bu malum kadın İslam’a ve İslamî değerlere küfretmesiyle nam salmıştır. Bahçeşehir Üniversitesi`nde düzenlenen panelde “Başörtüsüne her yerde katlanmak zorunda mıyım?” dedikten sonra:"Kamusal alanda aslında Allah da olmaz. Kamusal alanda Allah`ın yeri yoktur. Biz Allah`ı kamusal alandan çıkarmaya çalışıyoruz!” diyecek kadar küstahlaşan birisidir. O da Ermenilerden özür dileyenlerdendir.
PERİHAN MAĞDEN: Radikal Gazetesindeki köşesinde: “DTP ister Türk bayrağı asar kongresinde, ister İstiklâl Marşı'nı çalar/ister çalmaz. Bunlar son derece sembolik şeyler ve benim harbiden, umurumun köşesi değil.” diyecek kadar Türk Milletinin kin beslemektedir. Hatta kösesinde: "DTPlilerin sayın (Öcalan’a) hitaplarından ötürü cezaya çarptırılmaları ne denli haksız/adaletsiz…” PKKlıların ağzı ile yazacak kadar küstahtır! O da şak diye imza atmıştır bildiriye!
PINAR SELEK: Mısır Çarşısı patlaması sanıklarındandır. Sosyolog olarak yutturulmaya çalışılmış fakat çok geçmeden maskesi düşmüştür.
YASEMİN ÇONGAR: Her fırsatta TSK saldıran, milliyetçiliğe hücum eden nereden beslendiği ve mali kaynağının ne olduğu bilinmeyen Taraf Gazetesinin önöde gelenlerinden… Yasemin Çongar’ın CIA ajanı Amerikalı ile evlenmiş olduğu söylenmektedir.
YUSUF ALATAŞ: Ermenilerden Özür dilenen bildiriye imza koyanlardan birisi olan Alataş İnsan Hakları Derneği'nde (İHD) Genel Başkanlık yaptı. Beyefendi eski DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın avukatıdır. Sanırım bu şahıs için daha başka bir şey söyelemeye de gerek yoktur.
HALİL BERKTAY: Bilgi Üniversitesinde Ermeni tezlerini savunan konferansın öncülerinden. 1971’de kurulan “Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Gizli Örgütünün” üyelerinden birisi olduğu için “Sıkıyönetim Komutanlıklarınca" arananlardan biriydi.
Berktay, Osmanlı hükümetinin tüm Ermenileri, sırf Ermeni oldukları için yok etmek amacıyla hedef aldığını iddia edecek hezeyanları savunacak kadar hızlı bir Ermenicidir. Tanınmış yazarlardan Ruhat Mengi, “Ermenilerden Kimler Para aldı?” başlıklı yazısında, Prof. Halil Berktay’a, Stephen Feinstein'a yazdığı mektuptaki “Bizimle aynı paralelde açıklama yapacak Türkler bulunmalı, onlara bu sözler söyletilmeli, bunun finansal kaynağı sağlanmalıdır. İzlenecek strateji mümkün olduğunca çok insanı böylelikle soykırıma inandırmak olmalıdır” ifadelerinin kendisine ait olup olmadığını sormuştu…
Ermenilerden Özür Diliyoruz bildirisine imza koyanların maskelerini bir bir düşürdükten sonra hakiki vatan evlatlarının karşı kampanyasından bahsetmemek mümkün mü? 2023haber’in sahibi Sinan Demir de öncülük yaparak www.ozurdilemiyoruz.biz isimli bir site kurarak imza kampanyası başlattı.
“Türkiye’de kısa yoldan şöhret olmak çok kolaydır. Yeter ki oyunu kuralına göre oynayın. Öyle gece-gündüz çalışıp didinmenize, ortaya ciddi çalışmalar koymanıza, memleket yararına bir şeyler yapmanıza da gerek yoktur. Bunlar hem zaman alır, hem de size arzu ettiğiniz şöhreti kazandırmayabilir” demiştik. Ve ardından eklemiştik “Unutmayın yapacağınız tek şey diğer meslektaşlarınızdan farklı olmak. Bunun içinde Türklüğü aşağılamalı, İslamiyet’e saldırmalı, bölücülerin insan hakları olduğunu savunmalısınız. Şöhret olmanın garantisini mi istiyorsunuz. Var efendim var. Orhan Pamuk, Hrant Dink, Perihan Mağden, Elif Şafak, Emin Alıcı, Cüneyt Zapsu, Banu Alkan, Hülya Avşar...” diye yazmıştık…
Evet, aynen öyle…
Eğer bir halta yaramıyor ve Türkiye’de hatta ve hatta bütün dünyada şöhret olmak istiyorsanız, ne yapacaksınız? Aynen bu bildiriye imza koyanlar gibi Türklüğe saldıracak, Ermenici olacak, İslam’a küfredeceksiniz…
Şimdi şöhretleri tedavülden kalkan bu “aydıncık takımı” tekrar şöhreti yakalamak için daha önce denenmiş yöntemi kullanarak ülke gündemine yeniden gelmeyi başardılar!..
Hepinizin malumudur…
Bir grup aydın (kendilerine öyle diyorlar) hazırladıkları bildiride “1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” diyerek bir imza kampanyası başlattılar.
Dilerseniz “Ermeni Meselesini” aslını anlatmaktan ziyade bu bildiriye imza koyanların kimler olduklarını görelim… Görelim ki, maskeleri düşsün!
Ne güzel söylemiş Destanlar Şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu: “İnatla girmeyin soy sop faslına. Kurtsa kurt itse it döner aslına!”
ALİ NESİN: Aziz Nesin’in oğlu. Çatalca’daki başkanlığını yürüttüğü Aziz Nesin Vakfı’ndaki 14 yaşındaki bir kız çocuğunun, vakıftaki 17 yaşındaki iki gencin tecavüzüne uğraması ile gündeme gelmişti. Konuyla ilgi yaptığı açıklamada hiçir alakası yokken Türk Devletini “işkenceci devlet” olarak suçlamıştı.
ATİLLA YAYLA: Bir konferansta Atatürk’e “bu adam” dediği için hakkında soruşturma açılmış ve ardından Gazi Üniversitesi’nden kovulmuştu.
BASKIN ORAN: Her fitnenin altından çıkmasıyla ünlüdür. Terörist başı Öcalan gibi “Türkiyelilik kavramını” savunmuş, Türk kimliğini yok saymıştı. Son genel seçimlerde DTP tarafından desteklenmiş daha sonra DTP kendi adayını çıkarmıştı. Nerede bir azınlık ırkçılığı var ise Baskın Oran oradadır. Adeta azınlıklarla özdeşleşmiştir diyebiliriz. Millî olan her şeyin düşmanı, ayrılıkçı her mihrakın destekçisidir. Hatta Bilgi Üniversitesi’ndeki Ermeni Konferansı’na ön ayak olanlardan biri de O’dur. Hani Türkiye’nin tezlerini savunacak bir Allah’ın kulunun çağırılmadığı malum toplantı!
Perinçek’in Aydınlık Dergisi’ndeki bir yazısında: “Kıbrıslı Rum olabilmeyi istedim.” diyecek kadar bize yabancıdır. Varın gerisini siz anlayın!
DOĞU ERGİL: TOBB'dan aldığı büyük paralar karşılığında 1995 yılında meşhur Doğu Raporu'nu hazırlayarak adını duyurdu. İsterseniz kendi ağzından fikirlerini aktaralım da hangi amaca hizmet ettiğini görelim: "Kürtlük ne demekse (Kürtlerin tanımladığı biçimde) önce bunun bir sosyolojik ve tarihi gerçeklik olduğunu kabul etmeliyiz. Dilse dil, eğitimse eğitim, yerelleşmeyse yerelleşme konuları sürekli yasaklanacağına düzenlenmeli ve bunları uygulamanın sorumluluğu yaşadıkları yerlerde Kürtlere verilmelidir."
“PKK dışındaki Kürtler hep ihmal edildi. Şiddeti hep dışlamış olan, siyaseti sadece kimlik üzerinden değil, sağlıklı bir bütünleşmenin gerektirdiği insani araçlar üzerinden ve hukuki eşitlik temelinde arayan Kürtlerin muhakkak kazanılması gerekmektedir.
Kürtlerin gönlünü alalım, hiçbir silahlı örgütün onları temsil etmesine gerek kalmasın. Muhatap, PKK değil, haksızlık yaptığımız Kürtlerdir”
HASAN CEMAL: Milliyet gazetesinin yazarlarından. Hasan Cemal ne kadar dürüst, ilkeli olduğunu isterseniz yine kendisinden öğrenelim. ‘Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım’ isimli kitapta, milliyetçilere 80 öncesi nasıl iftira attıklarını itiraf etmiştir. Cemal, kitabında Mustafa Kuseyri isimli solcu genci milliyetçiler katletti diye yaygarayı bastıklarını ve ardından Anayasaya Saygı yürüyüşü yaptıklarını itiraf ediyor. O yürüyüş ki koca koca profesörler cübbelerini giyerek katılmıştı. Hasan Cemal, Kuseyri’nin Nejat Arun adlı solcu genç ile Rus ruleti oynarken kazaen öldüğünü ve Arun’un olay yerinden kaçarken kanlı el izlerini silenler arasında Ploter Devrimci Aydınlık saflarında yer alan Cengiz Çandar’ın da olduğunu yazıyor. Bunu yıllar sonra itiraf eden Hasan Cemal acaba bu bildiriye imza atma gerekçesini “dürüst bir şekilde” ne zaman itiraf edecektir?
CENGİZ ÇANDAR: Gazete okuyanlar onun AB-D şakşakçısı olduğunu çok iyi bilir. AB-D’nin Türkiye lejyoneridir. Hızlı solculuktan acar liberalizme terfi etmiştir. Memleket hesabına bir tane hayırlı faaliyeti duyulmamıştır…
KEZBAN HATEMİ: Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir fesad ve hıyanet ocağı” olarak gördüğü ve memleketimize nifak tohumları ektiğini söylediği Rum Patrikhanesi’nin avukatlığını yapmaktadır. Mesleğinin erbabıdır zira Bartholemeus’tan daha iyi Rum Kilisesini savunabilmektedir.
Kurtuluş savaşında, Mavri Mira gibi şer yuvasını yönetenleri hep bu okul yetiştiğini Kıbrıs’ta yüzlerce masum insanımızın kanına giren vampir Makaryos da, bu okulun yetiştirmesi olduğunu da unutulmamalıdır. Hele hele Rum patriği Bartholomeos ekümeniklik iddiası ise işin cabası…
MİNE G. KIRIKKANAT: Bu malum kadın İslam’a ve İslamî değerlere küfretmesiyle nam salmıştır. Bahçeşehir Üniversitesi`nde düzenlenen panelde “Başörtüsüne her yerde katlanmak zorunda mıyım?” dedikten sonra:"Kamusal alanda aslında Allah da olmaz. Kamusal alanda Allah`ın yeri yoktur. Biz Allah`ı kamusal alandan çıkarmaya çalışıyoruz!” diyecek kadar küstahlaşan birisidir. O da Ermenilerden özür dileyenlerdendir.
PERİHAN MAĞDEN: Radikal Gazetesindeki köşesinde: “DTP ister Türk bayrağı asar kongresinde, ister İstiklâl Marşı'nı çalar/ister çalmaz. Bunlar son derece sembolik şeyler ve benim harbiden, umurumun köşesi değil.” diyecek kadar Türk Milletinin kin beslemektedir. Hatta kösesinde: "DTPlilerin sayın (Öcalan’a) hitaplarından ötürü cezaya çarptırılmaları ne denli haksız/adaletsiz…” PKKlıların ağzı ile yazacak kadar küstahtır! O da şak diye imza atmıştır bildiriye!
PINAR SELEK: Mısır Çarşısı patlaması sanıklarındandır. Sosyolog olarak yutturulmaya çalışılmış fakat çok geçmeden maskesi düşmüştür.
YASEMİN ÇONGAR: Her fırsatta TSK saldıran, milliyetçiliğe hücum eden nereden beslendiği ve mali kaynağının ne olduğu bilinmeyen Taraf Gazetesinin önöde gelenlerinden… Yasemin Çongar’ın CIA ajanı Amerikalı ile evlenmiş olduğu söylenmektedir.
YUSUF ALATAŞ: Ermenilerden Özür dilenen bildiriye imza koyanlardan birisi olan Alataş İnsan Hakları Derneği'nde (İHD) Genel Başkanlık yaptı. Beyefendi eski DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın avukatıdır. Sanırım bu şahıs için daha başka bir şey söyelemeye de gerek yoktur.
HALİL BERKTAY: Bilgi Üniversitesinde Ermeni tezlerini savunan konferansın öncülerinden. 1971’de kurulan “Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Gizli Örgütünün” üyelerinden birisi olduğu için “Sıkıyönetim Komutanlıklarınca" arananlardan biriydi.
Berktay, Osmanlı hükümetinin tüm Ermenileri, sırf Ermeni oldukları için yok etmek amacıyla hedef aldığını iddia edecek hezeyanları savunacak kadar hızlı bir Ermenicidir. Tanınmış yazarlardan Ruhat Mengi, “Ermenilerden Kimler Para aldı?” başlıklı yazısında, Prof. Halil Berktay’a, Stephen Feinstein'a yazdığı mektuptaki “Bizimle aynı paralelde açıklama yapacak Türkler bulunmalı, onlara bu sözler söyletilmeli, bunun finansal kaynağı sağlanmalıdır. İzlenecek strateji mümkün olduğunca çok insanı böylelikle soykırıma inandırmak olmalıdır” ifadelerinin kendisine ait olup olmadığını sormuştu…
Ermenilerden Özür Diliyoruz bildirisine imza koyanların maskelerini bir bir düşürdükten sonra hakiki vatan evlatlarının karşı kampanyasından bahsetmemek mümkün mü? 2023haber’in sahibi Sinan Demir de öncülük yaparak www.ozurdilemiyoruz.biz isimli bir site kurarak imza kampanyası başlattı.
Yorumlar
Yorum Gönder